Sayfalar

14 Temmuz 2011 Perşembe

The Good, the Bad and the Ugly

http://www.imdb.com/title/tt0060196/

  Bu yazı söz konusu film hakkında önemli bilgiler içermektedir. Eğer filmi izlemediyseniz okumayınız ama belki okuyabilirsiniz de. 
 
  Sergio Leone tarafından 1966 yılında çekilmiş, üçlemenin son filmi. İlk filmin ismi A Fistful of Dollars, ikinci filmin ismi ise For A Few Dollars More'dur. Filmimizin başrollerini Clint Eastwood (The Good), Eli Wallach (The Ugly) ve Lee Van Cleef (The Bad) paylaşıyor.

  Film başladığında ilk dikkat çeken şey görüntülerin Yeşilçam tadında olması. Şimdiki gibi elin oğlu 1080p bluray'ler, 3d imax'ler kullanırken bizimkilerin hala dandik görüntülerle cebelleşmesi gibi değil. Yeşilçam'daki renk neyse aynı bu filmde de var. Tipler de Türklere benzeyince insan bir Türk filmi izliyormuş hissiyatı yaşıyor. Özellikle Lee Van Cleef bildiğin Kadir İnanır'dı.

  Bu arada film spagetti western denilen türden. Yani bildiğimiz kovboy filmi ancak çekimleri Amerika'da değil ağırlıklı olarak İspanya'nın Almeria kentinde çekilmiş.


  İlk 10 dakika boyunca tek bir kişinin bile sesini duyamıyoruz, tek bir konuşma bile yok. Bu ne bir eksi ne bir artı, sadece benim dikkatimi çekti. Ama ileriki bölümlerde karakterlerin birbirinden güzel aforizmaları bulunuyor. Örneğin; benim en çok güldüğüm sahnede, Tuco ve Blondie atla giderken yankee'lerle karşılaşırlar. İlk önce gri kıyafetlerine aldanarak Güneyli olduklarını sandıkları için Tuco: ' Tanrı da yanımızda çünkü o da Kuzeylilerden(Yankee'lerden) nefret ediyor.' der. Bunun üzerine kıyafetlerinin gri olmadığını, yerden kalkan kum yüzünden aslında lacivert olan kıyafetlerin gri gibi göründüğünü anlayan Blondie durur mu hiç? Hemen yapıştırmış cevabı: ' Tanrı bizim yanımızda değil çünkü o aynı zamanda salaklardan da nefret ediyor.' Fıkra gibi oldu biraz sonu ama neyse. Ayrıca Tuco'nun kardeşine yaptığı konuşma bence filmin en güzel monoloğuydu:
- Benden daha iyi olduğunu düşünüyorsun. Geldiğimiz yerde, sefaletten ölmek istemiyorsan ya rahip olmak zorundaydın ya da haydut. Sen kendi yolunu seçtin, ben kendi yolumu. Benimkisi daha zorluydu! Anne babamız hakkında konuşuyorsun. Rahip olmak için gittiğinde geride ben kaldım. 10 ya da 12 yaşındaydım tam hatırlamıyorum ama, sonuçta ben kaldım. Denedim ama pek bir yararı olmadı. Şimdi sana söylüyorum. Rahip oldun çünkü benim yaptığımı yapacak kadar cesaret yoktu sende.


  Filmin müziklerine edilecek bir söz yok. Zaten kült olmuş.

  Sonlara doğru mezarlıkta Tuco'nun koşturduğu bölümler çok iyi çekilmişti. Burada girilen müzik gerçekten de zamanın ötesindeydi. Sanki günümüz müziği alınıp filme yerleştirilmişti. Aynı yerde üçünün bir araya gelip silah çektikleri sahne ise bayağı gerilim doluydu.


  Filmdeki karakterlere gelecek olursak üç başrol de rolünün hakkını çok iyi vermiş buna şüphe yok. Filmde The Good olarak nitelenen Blondie'ye aslında kötünün iyisi denilebilir. Gerektiğinde çölde bir adamı susuz da bırakır, boynuna ip asılmış haldeyken ölmekten de kurtarır. The Bad olarak nitelenen Angel Eyes ise cidden kötüydü. Son olarak The Ugly'miz Tuco ise tip olarak bence çirkin olmasa da karakter olarak gayet çirkindi. Haydut, paragöz ve çirkef bir adamın tekiydi. Buna rağmen üçü arasından bir favori seçmeye kalksam Tuco'yu seçerdim.


  Aynı zamanda filmde üç karaktere de yoğunluk verilmesi filmin sıkıcı olmamasını sağlamış. Nedense tek bir karakter üzerinden gitmeyen filmler diğerlerinden daha iyi gibi geliyor. Tabii bir de arka planda başka hikayelerin olması daha da iyi. Bu filmde de arka planda kalan bir iç savaş var. Arka planda olmasına rağmen savaşın kötülüğüne de inceden değinilmiş.


  Şimdi film hakkında hep iyi konuştum ama bu filmi bir daha izle deseler izlemem. 'Lan ne diye ballandıra ballandıra anlattın o zaman?' diyebilirsiniz. Şöyle söyleyeyim; western filmler bana göre değilmiş bunu öğrendim. Isınamıyorum bir türlü ortada dolaşan kovboylara falan. Sadece ben sevemedim bu türü diye filme haksızlık edememem doğal. Türünün en iyilerindendir birçok kişiye göre de. Ama işte olmayınca olmuyor. Mesela korku filmlerine de hep mesafeliyimdir. Harika bir korku filmi bile olsa pek zevk aldığım söylenemez. Varmak istediğim nokta şu; eğer bu türü seviyorsanız kaçırmamanız gereken bir film, ama benim gibi iseniz çok büyük zevk almayı beklemeyin, sadece hoşça vakit geçirmiş olursunuz. O yüzden ilk önce buna karar verip izlerseniz daha mantıklı olur görüşündeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder