Sayfalar

23 Haziran 2011 Perşembe

Inglourious Basterds

http://www.imdb.com/title/tt0361748/ 

  Bu yazı söz konusu film hakkında önemli bilgiler içermektedir. Eğer filmi izlemediyseniz okumayınız ama belki okuyabilirsiniz de.

  2009 yılında Quentin Tarantino tarafından çekilmiş aksiyon, drama. Başrollerinde Brad Pitt, Melanie Laurent ve Christoph Waltz var.

  Konumuz şu; II. Dünya Savaşı sırasında Fransa'yı işgal eden Nazileri öldürmek için görevlendirilmiş Amerikan-Yahudilerden oluşan 'The Basterds' isimli askerlerin görevleri sırasında başlarına gelen olaylar. Bu bir Tarantino filmi olduğu için de doğal olarak bu konudan kısmen bağımsız olan ve sonunda ana konuyla bağlanan, bölümlere ayrılmış yan konular da var.


  Quentin Tarantino'yu sevmeme rağmen olumsuz görüşlerimle başlamak istiyorum. Film çok faşist be. Sanki Yahudilerin yıllardır Hitler'e duyduğu kini kusmak için maden bulmuş gibi davranmış. Naziler salak, öcü, pis bizler ise o pislikleri öldüren, Hitleri geberten çok mükemmel insanlarız demiş resmen. E bu beni rahatsız etti açıkçası. Böyle bir eziklik duygusu var. Neredeyse Almanlara olan sevgim arttı ulen. Gerçi bu artan sevginin nedeni büyük ölçüde Christoph Waltz'un canlandırdığı Colonel Hans Landa karakteri. Oraya daha sonra geleceğiz. O adamı uzun uzun anlatmazsam olmaz zaten. Dur bir dakika, bir yandan da şöyle düşündüm şimdi. Tarantino belki de Yahudilerin her zaman ezildiğini anlatmak yerine ellerinde şans olsaydı Yahudiler de aynısını Nazilere yapardı demek istemiş olabilir. Bak bu da mantıklı geldi. Haydaaa kendi tezimi kendim çürüttüm. Sil baştan yazamam artık, siz hangisine yatkınsanız öyle düşünün. Bu paragrafı da iyice saçmalamadan sonlandıralım artık.


  Bir kere film eğlenceli. Sıkılma denen bir şey yok. Ha ben uzun süren diyalog sahnelerinden, sessizliklerden hoşlanmam diyorsanız sıkılırsınız. Ama benim gibi Hans Landa'nın lıkır lıkır süt içmesi veya kıtır kıtır strudel yemesini izlemeyi yeğliyorsanız tam size göre. Film zaten başlar başlamaz hemen kendi içine çekiveriyor. Hans Landa'nın gelişi, Fransız çiftçi ile sohbeti ve olayı çözümlemesi harika. Daha sonra 'Soysuzlar Çetesi' geliyor karşımıza. Başlarında Aldo Raine var. Bu bölümde filmin neden bu ismi taşıdığını görüyoruz. Filmin gelişme bölümünde ise Shosanna'nın sinemayı yakma planı var. Bu bölümde galanın Shosanna'nın salonunda yapılacağı konuşulurken Hans Landa'nın bir anda çıkagelmesi ve o andaki Shosanna'nın yüz ifadesiyle arkadan giren müzik çok etkileyiciydi. Sonunda da kül olan sinema ve yine Hans Landa. Bu arada yangın sırasında dışarı kaçmaya çalışan kişilere çeteden iki kişinin localardan mermi yağdırması sırasında inanılmaz zevk aldım. Vuhuuuu yağmurdan kaçarken doluya tutulmak bu olsa gerek.


  Ve sıra büyük üstat Hans Landa'da. Kendisine şu ana kadar izlediğim en iyi karakter diyebilirim. O kadar çok sevdim bu adamı. Bu yüzden Christoph Waltz'u tebrik ediyorum, harika oynamış gerçekten. Colonel Hans Landa'nın görevi kaçan ya da saklanan Yahudileri bulup öldürmek. Bu işte de çok başarılı olduğu için kendisine 'Jew Hunter' yani 'Yahudi Avcısı' lakabı verilmiş. Bu lakabı ne kadar hak ettiğini zaten hemen ilk sahneden anlıyoruz. Üstelik bu yeteneğinin dışında Almanca, İngilizce ve Fransızca'yı gayet akıcı konuşabildiğini de görüyoruz. Shosanna ile karşılıklı oturup strudel yedikleri ve konuştukları sahnede iki karakter de inanılmaz gerilim yarattı. Acaba Landa Shosanna'yı tanıyacak mı? Shosanna bir pot kıracak mı? diye düşünürken epeyce gerilmişim. Casus ve aynı zamanda aktrislik yapan Alman oyuncu Bridget von Hammersmark'ın yaşanan çatışmalardan sonra kurtarılması ve ertesi gün galaya gelmesiyle, Hans Landa'nın bu defa da İtalyanca konuşabildiğini öğreniyoruz. Vay beee adamda dört dil birden var. Filmin sonunu da albayımız şekillendiriyor. Kendisinin de dediği gibi(ünlü bir düşünürden alıntı yapacakmışım gibi oldu) eğer telefonu kaldırırsa The Basterds'ın planı suya düşecekti ama kaldırmadığı taktirde de savaşı sonlandıracaktı. Nitekim telefona dokunmadı bile. Bu açıdan savaşı bitiren adam oldu. Üstüne üstlük bütün bunların arasında da kendine plan yapmayı başarmış. Bir telefonla kendini savaş kahramanı gibi gösterdi, tam vatandaşlık aldı ve bir adada ev sahibi oldu. Ben hayatımda kafası bu kadar çakallığa çalışan bir adam daha görmedim.


  Sonuçta, bu film Quentin Tarantino'nun başyapıtı değil. Pulp Fiction dururken diğerlerini bu kategoriye sokmak ayıp olurdu. Ancak, kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşündüğüm filmlerden biri. Hepsini geçtim Colonel Hans Landa karakteri için bile izlenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder