Sayfalar

26 Mayıs 2011 Perşembe

The Shawshank Redemption

http://www.imdb.com/title/tt0111161/

  Bu yazı söz konusu film hakkında önemli bilgiler içermektedir. Eğer filmi izlemediyseniz okumayınız ama belki okuyabilirsiniz de.

  1994 yapımı, 142 dakikalık bir Frank Darabont filmi. Başrollerinde Tim Robins'in ve Morgan Freeman'ın (bu arada soyad bayağı uyumlu olmuş filmle) yeteneklerini sergilediği yapıt.

  Bu film; bir özgürlüğün, bir insanın hayallerinin peşinden her ne olursa olsun gidebileceğinin hikayesi. Bir insan düşünün ki 20 yıl boyunca ufacık bir çekiçle özgürlük için kendine daracık bir tünel açmaya, zekasıyla hapishanede illegal yollardan para kazanmaya çalışsın ve böylece özgürlüğüne kavuşup, -kısmen- zengin olmayı başarabilsin. İmkansız gibi geliyor ama öyle değilmiş demek ki.


  Filmin başında Andy'nin haksız yere suçlu bulunup cezaevine geldiği an ve geçen bir aylık süre içerisinde yaşadığı ortama uyum sağlamaya çalışması ve bu uyum sürecinde 1 ay boyunca neredeyse tek kelime etmemesi yaşadığı zorluk hakkında gayet net bir ipucu veriyor. Bu arada da yaşadığı tecavüzler filme gerçeklik katmış. Şöyle ki, Andy dalyan gibi diyebileceğimiz uyun boylu bir adam. Çoğu filmde de bir kişinin 365421 kişiyi birden dövdüğü sahneler sinemada çok kullanılır. İyi adam gelir, bütün kötü adamları döver ve gider. Bu filmde ise boylu poslu, iyi niyetli bir adam diye üç tane adamı defalarca yere serip kendini kurtarabilen bir insan yok. Arada karşı koyabiliyor ama sonunda onun da yapabileceği pek bir şey kalmıyor. Fabrikanın çatısını onardıklarında Andy'nin gardiyanlardan birine yardım ettiği için arkadaşlarına bira istemesi ve kendisinin tek yudum almaması sanki hapse düşme nedenin içki olduğunu düşündüğü izlenimi bıraktı bende. Çünkü, o gece sarhoştu ve kırdığı içki şişesi aleyhinde önemli bir delil olarak kullanılmıştı. Bir de o şerefsiz müdürü de unutmamak lazım. Kısa saç, kırmızı bir yüz, yuvarlak camlı gözlük üçlemesiyle rolüne uygun olmuş. Yalnız filmde beni en çok etkileyen kişi Brooks oldu. Şimdi tekrar düşünün: 20 yaşında cezaevine giriyorsunuz, 50 yıl boyunca orada kalıp, 70 yaşında tahliye oluyorsunuz. Ne yapacaksınız? Nereye gideceksiniz? Belirli bir işiniz yok, paranız yok, eviniz yok, akrabanız yok, eşiniz yok. Hiçbir şey yok. Böyle olunca özgür kalmanın da hiçbir anlamı yok.


  Filmde beğenmediğim nokta ise kaçış sahnesi oldu. Tamam duvarı deldi bir şekilde ve kanalizasyon borusuna kadar gitmeyi başardı. Ee 3-4 vuruşta parçalanır mı o koca boru? Onu da parçaladın, ucu açık olan ve içi pek dolu gözükmeyen kanalizasyon borusu delik açıldığında niye taşar? Bunların cevaplarını bulamadım.

  Sonuç olarak, bence IMDb'de 1. sırada bulunmayı hak etmese de çekilmiş en iyi filmlerden biri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder